Friday, December 7, 2007

Popüler klişeler; çürük argümanlar

http://www.bugun.com.tr/haberler/081207/p50839y138.asp

Gülay Göktürk , Bugün , 22.Mayıs.2007


Gülay Göktürk
Tüm yazıları

22.Mayıs.2007

Popüler klişeler; çürük argümanlar

Son günlerin gözde bazı klişeleri ve sözde argümanları var. Seçim ortamı kızıştıkça daha çok kullanılan, kullanıldıkça doğruluğu kendinden menkul hale gelen ve sorgulanmaz olan kimi kalıplar ve argümanlar bunlar.

Her biri için ayrı ayrı yazı yazmaya değmez. Ama geçiştirmek de olmaz. Çünkü herhangi bir şey sık sık ve yüksek sesle söylenince doğru zanneden, işittiklerini kendi mantık süzgecinden geçirmeye üşenen "düşünce tembeli" çok insan var ortalıkta. O yüzden bugün bu klişelerden ve argümanlardan bir demet sunmak istedim size...

* * *

27 Nisan'dan beri pek revaçta olan bir klişeyle başlayalım: "AK Parti süreci iyi yönetemedi..." Bu klişe, "AK Parti ordunun razı olacağı bir ismi cumhurbaşkanı adayı yapmadı" demeye utananların pek sevdikleri ve tepe tepe kullandıkları bir klişe.

Sözde siyasette ordu vesayetine karşı olduklarını söyledikten sonra, bu klişeyle lafa girip öyle bir veryansın ediyorlar ki Ak Parti'ye hani insanın hırsızın hiç suçu olmadığına inanası geliyor...

* * *

Bir başkası "mağduru oynamak..." Seçim analistlerinin bugünlerdeki favori klişelerinden biri... AK Parti bu seçimlerde "mağduru oynayacakmış!" Bir Allah'ın kulu da çıkıp demiyor ki, "oynamasına" ne gerek var; o zaten mağdur değil mi? Cumhurbaşkanlığı seçimi için her zaman geçerli kurallar sırf onlar için değiştirilmişse, Anayasal prosedürü izlemekte ısrar ettikleri için iktidardan düşürülmekle tehdit edilmişlerse, hukuk bu tehdide alet edilmişse, onlara mağdur demeyeceğiz de kime diyeceğiz?

"Mağdur olan" demeyişlerinin sebebini biliyoruz tabii. "Mağdur olan" biri olduğunu kabul ederlerse "mağdur eden" yani haksızlık yapan, yani suçlu olan birileri olduğunu da kabul edecekler. Ona da dilleri varmıyor.

* * *

Seçim sistemi yüzünden AK Parti yüzde 35 oyla Meclis'in yüzde 65'ini elinde tutuyor. Bu da meşruiyet tartışmalarına yol açıyor" Evet ama aynı sistem yüzünden CHP de yüzde 18 oyla Meclis'in yüzde 35'ini elinde tutuyor. Ama kimse muhalefetin meşruiyetini tartışmıyor.

* * *

Hem başbakanın, hem meclis başkanının, hem de cumhurbaşkanının ayni partiden olması, kuvvetler ayrılığı prensibini zedeler; sistemin dengelerini bozar."

Sık kullanılan bir argüman; ama pek çürük; zira yakın tarihimizde cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve meclis başkanlığının aynı partide olmadığı dönemlere pek az rastlanıyor. "Turgut Özal-Yıldırım-Akbulut-Necmettin Karaduman" ya da "Demirel-Tansu Çiller- Cindoruk üçlülerini hatırlatmak yeter. Neden onlar üçünü birlikte elde tuttukları zaman rejim tehlikeye girmemişti de şimdi giriyor? AK Parti "rejim dışı" bir parti olduğundan mı?

Dörtbuçuk yıl ülke yönetmiş bir partiye hala "rejim dışı parti" muamelesi yapmak da ancak bizim gibi bir Vehimler Ülkesi'nde mümkündür herhalde...

* * *

Ve işte en popüler ama en çürük argüman: "Üçünün de başı kapalı olunca olmuyor işte... Devletin en tepesindeki üç ismin üçünün de eşlerinin başlarının kapalı olması Türkiye gerçeğini yansıtmıyor." Katıldığım son TV programında, Altan Öymen bu görüşü bir kez daha dile getirdi, hatta şunu ekledi: "Sanki Türkiye'nin bütün kadınlarının başı kapalıymış gibi... Hani "temsilde adalet" açısından düşünecek olsanız, yine olmuyor!" İyi de, ondan önceki bütün dönemlerde üçünün de başı açıktı. O nasıl oluyordu? O "temsilde adalet" miydi?

* * *

Bugünlük bu kadar; yenileri biriktikçe devam ederim.

No comments: