Tuesday, December 25, 2007

Halkın kontrol edildiği bir ülke olmaktan çıkıp devletin halka hizmet ettiği bir ülke haline geliyoruz

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=629232


Mehmet Kamış , Zaman , 26 Aralık 2007, Çarşamba



MEHMET KAMIŞ

m.kamis@zaman.com.tr

Rejim değişirken...


Türkiye'de birçok şey değişiyor, bu arada rejim de değişiyor. Halkın kontrol edildiği bir ülke olmaktan çıkıp devletin halka hizmet ettiği bir ülke haline geliyoruz. Devlet, kendini Türkiye'de yaşayan yerlilerden korumaktan vazgeçip gerçek kimliğine dönüyor. 'Osmanlı'dan kalan hiçbir şeye bakmama' resmî görüşünü de terk ediyor. Tarihî mirasımızla, köklerimizle, geçmişimizle, bizden gurbet elde kalmışlarla daha yakından ilgileniyor.

Bu ülkenin başbakanı, hakkı yenmiş, mağdur edilmiş ya da mağdur edildiği psikolojisinde olanları telefonla arıyor, konuyla bizzat ve çok yakından ilgileniyor. Bu davranış belki küçük, ama simgesel olarak çok büyük. Bu ülkede yaşayan birisine 'Bizim, size hizmet ettiğimiz sürece bir anlamımız var.' diyor.

Rejim değiştikçe Türk diplomasisi Amerika'dan Orta Asya ve Çin'e, Rusya'dan Ortadoğu ve Afrika'ya, hatta Güney Amerika'ya uzanan baş döndürücü bir trafik içinde etkinliğini artırıyor. Türkiye, dış ilişkilerde belki tarihinde olmadığı kadar etkin ve etkili hale geldi. Bir yandan İran'la sınır bölgelerinde terörist örgütle mücadele konusunda mutabakata varılıp işbirliğine gidilirken, bir yandan Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad, Türkiye'yi ziyaret ediyor, ikili ve bölgesel konularda işbirliğini güçlendirmek için anlaşma imzalıyor. Bununla birlikte İsrail ile çok yoğun ilişkiler yaşanıyor. Şimon Peres ve Mahmud Abbas, Ankara'da Türkiye'nin hakemliğinde bir araya gelirken, yine Amerikan Kongresi'nden çıkmasına muhakkak gözüyle bakılan Ermeni tasarısı etkili diplomasi sonucu engelleniyor.

Irak'a Komşu Ülkeler Genişletilmiş Dışişleri Bakanları Toplantısı'nın ikincisine İstanbul ev sahipliği yaptı. Bölgenin geleceği konuşulurken, Türkiye'nin belirleyici politikaları yine çok etkiliydi. Türkiye, Lübnan'a barış gücü gönderdi. Görev süresini bir yıl daha uzattı. Geçtiğimiz yılın başında uluslararası toplum, İran'a müdahaleyi hemen hemen kaçınılmaz görürken Türkiye, gerginliğin diplomasiyle çözülmesi gereğini savundu. Diplomatik girişimlerini, Solana ve Laricani'yi İstanbul'da buluşturmak da dahil, bu hedef üzerine yoğunlaştırdı. Bugün artık İran'a müdahaleyi haklı bulan ülke neredeyse yok. Sadece diplomasi de değil, misyon ihracında da Türkiye çok etkili duruma geldi. Dünyanın her tarafında Türkçeyi yayan, Türkiye'yi anlatan, Türkiye'deki insanların mesajlarını, yardımseverliğini dünyaya gösteren okullar var. İşadamlarımız dünyanın her yerinde iş kovalıyor.

Rejim değiştikçe Anadolu sermayesini artırıyor. Artırdıkça da paylaşmaya başlıyor. Anadolu sermayesinin gelişmesinin, KOBİ'lerin son yıllarda ekonomik olarak atağa geçmesinin yansımalarını bambaşka yerlerde görüyoruz. Toplumdaki yardım patlamasının altında yeni zenginlerimizin yoksul ile paylaşma düşüncesi yatıyor. Ülke daha önce hiç olmadığı kadar yardım için seferber olmuş durumda. Kurban Bayramı'nı vesile eden binlerce esnaf, işadamı önce ülkenin sonra da dünyanın muhtaç bölgelerine yardıma koştu. Yıllarca kimsenin kapısını çalmadığı, varlığını bilmediği yerlere giderek yardım elini uzattı.

Yıllarca koparılmaya çalışılan irtica yaygaralarının altında yatan sebep, halkın devlete sahip çıkmasını önlemekti. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül darbelerinin altında yatan asıl sebep de buydu. Uçurumlar olabildiğince derinleşsin diye devletle halkın her yakınlaşma sürecinde öyle bir yumruk vuruluyordu ki; kimsenin dönüp de devlete bakası kalmıyordu. MİT bile kurulduğu günden beri bütün enerjisini ülke içine vermiş, kapı komşularımızla bile ilgilenmemişti. Bu kurumun kuruluş genlerinde topluma karşı devleti koruma anlayışı vardı. Hepsi değişiyor. Devletin halkı yerine halkın devleti oluyor. Yani rejim değişiyor.


26 Aralık 2007, Çarşamba

No comments: