http://www.bugun.com.tr/haberler/071207/p47046y138.aspGülay Göktürk , Bugün , 27.Nisan.2007
 | Gülay Göktürk Tüm yazıları | |
 |
27.Nisan.2007
Kriz siyaseti
CHP'nin "367" dayatmasına söylenecek bir söz yok. Çoktandır bu partiyi iz'ana, vicdana ve hukuka davet etmenin bir anlamı kalmadı.
367'yi savunan hukukçulara da söylenecek fazla bir şey yok aslında. Onlara hukuk dersi verecek değiliz. Neyin ne olduğunu bizden çok daha iyi biliyorlar. Anayasayı yapanların Anayasa'nın içine Meclis'in cumhurbaşkanı seçememesi için gizli tuzaklar yerleştirmiş olabileceğine inandıklarını hiç sanmıyorum. Kanunların ruhunu okumak bizim değil, asıl onların işi. Ama sorunları ruh okuma eksikliğinden değil, kendilerine biçtikleri misyondan kaynaklanıyor. Yıllardır kendilerini, destekledikleri siyasetçi minareyi çaldığında, bu çalıntı minareye kılıf uydurmakla görevli sayıyor ve doğrusu bu görevlerini de gayet "yaratıcı" bir biçimde yerine getiriyorlar. Bu arada nice "hukuk garabeti" yarattıklarını, en olmayacak şeyleri olur kılmak için nasıl akıl almaz "kulplar" bulduklarını yakın geçmişimizden hatırlıyoruz. Bu defa da çok iyi çalıştılar, Cumhurbaşkanı seçimini engelleme işini sağlam kazığa bağlamak için birisi tutmazsa diye iki ayrı kulp hazırladılar. Önce 367 öne sürüldü, o tutmazsa ikincisi sırada bekliyor:
AK Parti MKYK'sının Tayyip Erdoğan'a aday seçme yetkisi vermesi ve onun belirlediği tek adayın da AK Parti gurubunda alkışlarla kabulü Anayasa'nın gizli oy kavramıyla çelişiyormuş. Yani eğer 367 tutmazsa CHP bu gerekçeyle de Anayasa Mahkemesi'ne gidebilirmiş. Gördüğünüz gibi kılıf bulma yetenekleri sonsuz. Böyle bir yaratıcılıkla nasıl baş edilebilir? Böylelerine "hukuku siyasetin silahı olarak kullanmayın" demenin de bir faydası yok; çünkü galiba artık hukukun temel işlevini bu sanıyorlar.
Baksanıza, yüksek mahkeme üyeliğine kadar yükselmiş bir hukukçu; Cumhurbaşkanı Sezer, Anayasa Mahkemesi'nin 45'inci kuruluş yıldönümü nedeniyle Başkan Tülay Tuğcu'ya gönderdiği mesajda ne diyor: "Anayasa Mahkemesi, yasama ve yürütme organlarının oluşturduğu iktidar gücü karşısında denge rolü üstlenmektedir." Acaba hangi hukuk kitabında yazıyor yüksek mahkemenin, ya da herhangi bir mahkemenin görevinin iki siyasi kurum arasında denge rolü oynamak olduğu? Cumhurbaşkanlığına kadar yükselmiş bir hukukçunun Anayasa Mahkemesi Başkanı'na "Ne yapın edin, AK Parti'nin cumhurbaşkanı seçmesine izin vermeyin" yollu mesaj gönderdiği bir ülkede, diğer hukukçuların 367'ye kılıf hazırlamaya çalışmalarında yadırganacak bir şey var mı?
* * *
CHP'yi geçtik, 367'yi savunan hukukçuları da geçtik... Peki DYP ve ANAP ne yapıyor böyle? Meclis'e katılma-katılmama konusunu böyle ortada bırakmakla, pazarlık konusu yapmakla ne kazanacaklarını sanıyorlar? Muhalefeti kriz üretmek sanan CHP'nin düştüğü durumdan hiç mi ders çıkarmıyorlar?
Eğer son dönemde DYP'de belli bir yükseliş görünüyorsa, bunun sebebi Ağar'ın AK Parti'yi onun daha gerisinden bir noktadan değil, onunla aynı platformda, demokrasi platformunda yer alarak eleştirmeye başlamasıdır. İktidarı demokrasi noktasında aşmaya yönelik çıkışlar yapmasıdır.
Yıllardır CHP'nin muhalefet yapmak adına temcit pilavı gibi tekrarlayıp durduğu "laiklik gidiyor, şeriat geliyor, Sevr hortluyor" klişelerine hiçbir prim vermeyen kamuoyu, ilk defa olarak, muhalefetini demokrasi temeline oturtan, AK Parti'yi demokrasi açısından eleştiren bir ses duyunca kulaklarını kabarttı, dinlemeye başladı.
Eğer Mumcu ve Ağar, kamuoyundaki bu ruh halini okuyamaz ve kriz üretme konusunda CHP'yle yarışmaya başlarlarsa; parlamentonun cumhurbaşkanı seçmesini engelleyerek ülkeyi seçime götürürlerse, bilsinler ki götürdüklerine bin pişman olurlar.
Sandığın yıkıcı siyaseti ödüllendirdiği hiç görülmedi şimdiye kadar. | |
No comments:
Post a Comment